Pazar, Eylül 27, 2009

Sorgula Bakalım

Kendi kendimle mücadele halindeyim uzun zamandır.
Yoruyor bu tabii. Mutluluk seviyesine de negatif etkiler yapıyor.
Sürekli düşünüp kendime kişisel dönüşüm projeleri hazırlıyorum.
Yarı yollardan dönüşüme daha çok rastlanıyor ama.
Kendim söyleyip kendim söz dinlemiyorum.
Deli olarak bile tanımlanamıyorum bu hesaba göre.
Farkettim ki; yanlış olduğunu düşündüğüm olaylar, haksız olduğunu düşündüğüm kişiler, hayatımda eksik olduğunu düşündüğüm kavramlar gibi türlü çeşitli durum karşısında bende tek bir duygu çıkıyor ortaya: Kızgınlık. Bulmacanın ilk parçası bu.

Şimdilik, sevgili kadim dostum öfkemi şu köşeye bırakıyorum. Bulmacamın ilk parçasını anlamlı hale getirecek ikinci parçayı bulana dek en azından. Sonrası kısmet.

Pazar, Eylül 13, 2009

Yeni dünya

Gecenin son anlarında
Günün ilk ışıklarında
Hüznün kollarında saklı
Yalnızlık perileri
Buz gibi ve korkunç sanırsın
Oysa şefkatli ve saydamdırlar
Üstüne çöken mutsuz bulutlar
Kendi eserindir
Melekler mesul değildir karanlığından
Çık kan kırmızı kuyulardan
Dünyana yeni pencereler açmak
Ne mümkünatsız ne de zor
Bir anlık iş yeniden doğmak
Ne kalbini ne de ruhunu yor
Yalnız ebruli hayaller kur hayata
Pamuk helva umuda sarmala
Duvarlarını gün ışığına boya
Yeni dünya böyle kurulur

Cumartesi, Eylül 12, 2009

Gidelim!









Başka dünyalara uçmak istiyorum
İçinde bulunduğum sınırlı loşluktan
Küçük bir fanus, cansız bir lamba,
Gidiş geliş üç adım
Yeni sonuçlara varmak istiyorum
Arafta kaldım
Umursamazlıkla umutlanmak arasında durmaktayım
Geleceğin belirsiz dalgalarında yüzmek amacım
Merak tozu ellerimde, yüzümde
Tek istediğim keşfetmek
Uçsuz bucaksız menziller alanınca
Başlangıçsız ve sonsuz gidişler boyunca
Bilinmeyenin peşindeyim
Gittiğim yol sürdükçe öğrenmek niyetindeyim
Öğrendiklerimi kuytularda kağıtlara dökmek
Tek ihtiyacım olan
Bir lacivert itici kuvvet
Bana ilham verecek küçük bir işaret